4 Eylül 2017

Seri – VII “Şırıngalar ve Basınç” 

Seri – VII “Şırıngalar ve Basınç” 

ÇOCUK: Anne ben hastanelerin kokusunu hiç sevmiyorum. Lütfen gitmeyelim. Hem ben hasta değilim ki!

ANNE: Haklısın, ama bence hastaneye hasta olmadan önce gitmek gerekiyor. Hatırlıyor musun, geçen hafta köpeğimiz Kekik’in veteriner tarafından sağlıklı olduğuna emin olmak için götürülmesini sen istemiştin. Bende bu düşüncenin doğru olduğunu onaylayıp babandan rica etmiştim. Sağlık durumumuzu her 6 aya bir kontrol ettirmek çok önemli. Sessizliğin sanırım beni anladığını gösteriyor.

ÇOCUK: Eveeeeeet… 🙁

ANNE: Hadi güzel bir duş al, dişlerini fırçala ve çıkalım. Randevumuza 75 dk kaldı.

ÇOCUK: Taammaammmm…

ANNE: Kemerini bağladın sanırım.

ÇOCUK: Anne sanki bizim dışımızdaki herkes hasta gibi. Hani hasta olmadan önce gelmek çok daha önemliydi?

ANNE: Maalesef öyle. Ama dikkatli bak istersen çoğunluğu üzgün.

ÇOCUK: Bence bu kokudan dolayı üzgünler… :S

ANNE: :)))

ANNE: İlk önce doktorun verdiği kan tahlillerini yaptıralım. Sanırım şu koridordaydı.

ÇOCUK: Kan mı? Anne lütfen ben çok korkuyorum. Geçen sefer babamla geldiğimde babam acımayacak dedi ama çok acıdı 🙁

ANNE: Şanslıyız bak çok az sıra var. Söyle bakalım sence numaramız çift mi tek mi sayı olacak?

ÇOCUK: Hımmmmm… Bence tek sayı.

ANNE: Niçin çok düşündün öyle?

ÇOCUK: Numaratörde şu an 245 yazıyor. Bizden önce gelmiş salonda 7 kişi var. Bu da demek oluyor ki ben çift olacağız.

ANNE: Bence hesabında bir yanlışlık var. :))) Bir daha hesapla!

ÇOCUK: Benden önce sen kan vereceğin için, benim numaram tek olmuş olacak 😀

ANNE: :))))

ANNE: O zaman sıra benim 🙂

ÇOCUK: Evet… :((

ANNE: Bir şeyi fark ettin mi? Sence şırınga sıvıları nasıl içine çekiyor? Mıknatısın nasıl çektiğini daha önce konuşmuştuk. gezegenlerin birbirini nasıl çektiğini de! Ama burada bu iki olayın dışında bir etki var sanki?

ÇOCUK: Sen söylemeden önce hiç bunu düşünmemiştim. Aslında çok ilginç. Şırıngayı yukarı çekince dışarıdaki sıvı içeri giriyor.

ANNE: Hemşire hanım temiz bir enjektör alabilir miyim? Sizinde öğrenmekten keyif duyacağınız bir bilgi vereceğim.

HEMŞİRE: Çok güzel olur. Bende gelen meraklı çocuklara anlatırım :)))

ÇOCUK: Lütfen çok merak ettim.

“Anne hemşireye göz atar ;)”

ANNE: Peki başlıyorum. Biliyorsun iki yıl önce denize gittiğimizde suyun altına daldıkça kulağımızda hissettiğimiz basıncın arttığını konuşmuştuk. Cep telefonuyla su altı video çekerken de bu nedenle 8 metreden daha derine dalmamamız gerektiğini vurgulamıştım hatırlarsan.

ÇOCUK: Hala telefonunu suyun altına soktuğuna inanamıyorum 🙂

ANNE: İşte suya göre daha az yoğun olsa da havada derinliklere inildikçe basınç uygular. Ve biz insanlarda havanın en derin yerinde yaşarız. Yani yeryüzünde 🙂

ÇOCUK: Gerçekten kendimi şu an “Sünger Bob” gibi hayal ettim 🙂

ANNE: :)) Kare şort da yakışır sana. Gel buraya otur. Ve Şırınganın bu bardaktaki suyu nasıl çektiğini gözlemle. Şimdi sen de dene…

ÇOCUK: Evet ben çektikçe içerideki hava azalıyor senin düdüklü tencereden bahsederken anlattığına göre basınç da düşüyor. Dışarıda dediğin gibi yüksek bir basınç varsa buraya gelmek isteyecektir. Bu nedenle önüne kattığı suyu içeri itekliyor olmalı. Yani çekme değil tam tersi bir itme kuvveti mevcut bu durumda.

ANNE: Sanırım benim çok fazla bir şey anlatmama gerek kalmadı 🙁

ÇOCUK: Eğlenirken öğrendiğim şeyleri unutmuyorum genelde 🙂

ANNE: O zaman hemşire hanıma teşekkür et.

ÇOCUK: Niçin?

ANNE: 3 tüp kan alındı bile senden 😀

ÇOCUK: Neeee….

ANNE: Hadi bunları tahlil laboratuvarına teslim edelim.
Çocuk: Peki anne. ama kafama bir şey takıldı. Şırınganın nasıl içine çektiğini anladım. Onda bir sorun yok. Ama senin elindeki cam tüplerde öyle bir şey yok.

ANNE: Hımmm. Buna dikkat etmen çok güzel. İşte az önce bahsettiğimiz açık hava basıncı aslında çok küçük bir kuvvet değil. Yaklaşık bir santimetrekareye on nivton. Eğer ortalama bir insnaın yüz ölçümünü bir buçuk metrekare kabul edersek, toplamda 150.000 nivton yapar ki bu yaklaşık bir 4 fil ağırlığında demektir. Yani her birimizin üstüne şu an 4 fil çıkmış gibi düşünebilirsin.

ÇOCUK: Bu çok inandırıcı değil. Benim gibi bir çocuk bir fili nasıl hiç hissetmeden kaldırsın ki?

ANNE: bunu sana hemen ispatlayacağım. Şu devamlı yanında taşıdığın yapışkan oyuncağı ver bakalım.

ÇOCUK: :))) O benim örümcek ayım …

ANNE: Şimdilik bu iki vantuzu çıkartacağım ve birbirine yapıştıracağım. Hadi şimdi bunları ayır bakalım.

ÇOCUK: Hemen yapabilirim…

ÇOCUK: Ama neden olmuyor? Benden daha güçlü olmaz ki çok saçma. Hem aralarında bir yapıştırıcı da yok.

ANNE: İşte bunları birlikte tutan da yine açık hava basıncı. Biz arasında çok az boşluk kalacak şekilde birleştirdikten sonra çektiğimizde yine şırıngada olduğu gibi iç basıncı düşürmüş oluyoruz ve dış basınç onları birbirinden ayırmamıza engel oluyor.

ÇOCUK: Evet şimdi açık hava basıncının ne kadar güçlü olduğunun farkına vardım. Ama peki biz bu kadar büyük basıncı neden hissetmiyoruz?

ANNE: Çünkü bu basıncı dengeleyen bir iç basıncımız var. O da kan basıncı.

ÇOCUK: Hımmm o zaman onun için içi boş o tüpe kanımız dolmaya başlıyor. Tamam şimdi anladım…

ANNE: Eve gidince balonları ve pipetleri kullanarak seninle bu konuyla ilgili güzel sihirbazlık deneyleri yapalım Tabi kide konuğumuz belli 😉

ÇOCUK: Oleyyyy… Seni çok seviyorum s. anneciğim. Babam balonlardan pek hoşlanmıyordu sanırım ama ben onu ikna ederim :))

Ali ÇETİNKAYA